KURBAN BAYRAMI…

Kurban; Allaha yakınlaşma. Nasıl olur bu yakınlaşma? İnsanlara iyilik ederek, insanların birliğini dirliğini sağlayarak,  doğayı, çevreyi, tüm canlıların yaşam haklarına saygı duyarak olur.  Bu gün ekolojik zincir dediğimiz döngüde bir canlı yok olursa tüm dünyanın yaşam dengesi bozulabiliyor. Örnek olarak verecek olursak tüm arılar yok olursa insanların yaşamı dört yıla kadar düşebiliyor ki o da yok olması demektir.  Kurban kurb sözcüğünden türemiş, kurb da yakınlaşmak demektir. İnsanlar genel olarak başta ana babaları olmak üzere, yakın akrabalarına eşine dostuna ne kadar yakın? Ne kadar sorun sıkıntılarını biliyor? Çözümü konusunda gayret, çaba gösteriyor? Bunların cevaplarını kendimizin arayıp bulması gereken konulardandır.

Günümüzde kurban bayramını bazı insanlar, hayvanları kesme bayramı olarak algılamaktadır. Aslında gerçek hiç de öyle değildir. Sorunu iyi anlayamadığımızda çözümü konusunda da başarılı olamıyoruz. İslamiyet’ten önceki yıllarda da insanlar kurbanlar kesmiş. Korktukları doğaüstü olaylarda en sevdikleri çocuklarını kurban etmişlerdir. Hz. İbrahim İsmail i kurban etmek istemedi mi?  Bizlerin inancında cemlerde yiyecek içecekleri kurban olarak canlara sunmuyor muyuz? Elmayı kırk parçaca bölüp kurban etmiyor muyuz?  Çok sevdiğimiz biri bir sorunu sıkıntısı olduğunda  “Kurban olduğum “ demiyor muyuz?  Buradaki kurban olmak, bir isteğin, arzun, sorunun, sıkıntın var mı? Söyle çare olayım, yardımcı olayım anlamındadır. yıllardır büyüklerimiz kullanmadı mı? Bu gün ne oldu? Bu kadar hızlı bir şekilde inancımızdan, kültürümüzden uzaklaşarak gelinen noktada, mahalle baskısı ile bizlerde hayvanları katletme yarışına girmiş durumdayız. Bundan bir an evvel kurtulmamız kendi yolumuzun erkânımızın bizlere yüklediği yükümlülükler doğrultusunda çalışmalar yürütmemiz gerekmektedir.

İnsanların varsılları, yoksul insanların ihtiyaçları doğrultusunda destek, yardımlarını esirgemeden yapması ne kadar da hayırlı bir iş olur değil mi? Ekonomik sıkıntıdan dolayı okuyamayan öğrenciyi okutmak,  en hayırlı kurban olarak görmek gerekir. Feodal dönemde zenginle fakir arasındaki en belirgin gösterge et yiyip yememe olarak görülebilir ama günümüzde şartlar koşullar çok değişti. Zenginle fakir arasında barınmadan, giyime, yeme içmeden, sosyal yaşamına kadar çok şey değişti. Kuranı referans olarak göstererek, “ komşusu açken tok gezenler bizden değildir” hadisine nasıl bir cevap verecek. Birileri sarayda, köşkte milyonlarca insan yaşam savaşı verdiği bu günlerde yine insanların inançlarını sömürmeye devam eden anlayışa ne diyeceğiz? Bu haksızlık, adaletsizlik, kanunsuzluk karşısında sesini yükseltmeyip sessiz kalan, yeri zamanı geldiğinde de “haksızlar karşısında sessiz kalanlar dilsiz şeytandır”  ayetini diline dolayanlara ne diyeceğiz.?

Bizler şunun farkındayız. Her insan kendinden sorumludur. Sorumluluğunun vermiş olduğu görevler doğrultusunda insanlar iyilik ederek, doğaya, çevreye, tüm canlılara saygı gösterip, yaşam haklarına saygı göstererek, tüm insanların, inançsal yapısına saygı duyarak, ritüellerinin yapılmasında desteklerimizi sunarak başarıya ulaşabiliriz.  Barış, kardeşlik, sevgi temelli bir yaşamı ilkesel olarak toplumsal yaşam felsefemiz olarak görürsek ancak o zaman hedefe ulaşmış oluruz. Her ihtiyaç israf edilmeden dengeli ve yeterli kullanması sağlanarak, sevgiyi, muhabbeti, birliği, dirliği oluşturarak ihtiyaç sahiplerinin ihtiyaçları belirlenerek,  yapılan hizmetlerin sonunda kurban bayramları gerçek anlam da bayram olur.

 

Muharrem ERKAN